Üçüncü yılımıza melez bir sezonla girdik
Zamanın ne yaptığından bağımsız olarak ilerliyor takvimler. Kapılarımızı 1 Ekim 2018’de açmıştık. Geçen gün bir de baktık ki iki yaşındayız.
Bu iki yılda o kadar çok şey oldu ki. Büyük zorluklara göğüs gerdi nice can, büyük ümitlere inadına tutunmaya devam ettik nicemiz.
Bu iki yılda o kadar çok konuştuk, o kadar çok dostla buluştuk, o kadar çok okuduk, yazdık, çizdik, tartıştık, dinledik ve izledik ki.
Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nin hikâyesi muazzam bir renk, ses, kelime ve resim koleksiyonu hâlinde kendi kendini üretir oldu. Nefes alan, esneyen, genişleyen, kalıba sığmayan, takvime sıkışmayan bir hikâye. Her birimizin şekillendirdiği, her birimizi şekillendiren. Çoklu ve çoğul bir hikâye.
İlkbahar 2020 ve Yaz 2020 sezonlarında evimizi kanatlandırmakla uğraştık daha ziyade. Sanal âlemde de açmak istiyorduk kapılarımızı.
Açtık.
Podcast, YouTube kanallarımız sayesinde dijital arşivimiz elinizin altında artık. Sanal galerimizde sergiler yapıyoruz. Dijital bir fuar alanı kurduk ve Kıraathane Kitap Şenliği’nin ikincisi yine bağımsız yayınevlerinin katılımıyla, bu kez tamamen uzaktan erişime uygun etkinliklerle gerçekleşti.
Şimdi Sonbahar 2020 sezonumuz da yeni renkler, sesler, kelimelerle başlıyor. Takvimden ziyade zamana, Riverside’ın kulakları çınlasın, tam da bu yaşadığımız melez zamanlara ayak uydurmuş bir programla.
“Ne Mutlu Eşitim Diyene: Milliyetçilik Tartışmaları” serimiz kapsamındaki yirmi konferans ve üç sergiyi kısa bir süre önce duyurmuştuk. Ekim, Kasım, Aralık ayında yapacaklarımızın toplamını da şimdi açıklıyoruz.
Melez bir program bu. Çoğul bir program.
Daha da çoğalmaya aday bir program. Önümüzdeki günlerde eklenecek etkinlikleri kaçırmamak için lütfen ara sıra gelip yoklayın burayı.
Yine çok konuşacağız bu sezon, çok okuyup, çok izleyip, çok tartışacağız. Bazen uzaktan, bazen yüz yüze.
Yine hep birlikte.