28 Kasım 2020 Cumartesi 21:00

Sürgün, Göç, Milliyet ve Edebiyat

Azareen Van Der Vliet Oloomi

Edebiyat Konuşmaları

Bana Zebra Deyin romanıyla Türkiye'de de tanınan İran ve Hollanda kökenli yazar Azareen Van Der Vliet Oloomi bu sezon İstanbul Edebiyat Evi'ne iki ayrı etkinlikte konuk oluyor.

Bu akşamki ilk buluşmamızda Oloomi'den yazarlık ve kimlik üzerine, sürgün, göç ve milliyetin edebiyatta nasıl karşılığını bulduğu üzerine, kendi kaitaplarından ve onu dünyanın dört bir yanına taşımış hayat deneyiminden yola çıkan bir konuşma dinleyecek ve sonra kendisiyle sohbet edeceğiz.

Bundan dört buçuk yıl önce K24 editörleri olarak dünyadan bir seçki yapmış ve farklı dillerde yazan, 35 yaşını aşmamış en iyi yazarları seçmiştik. O yazarlardan biri kitapları o sırada Türkçeye çevrilmemiş olan Azareen Van Der Vliet Oloomi'ydi. 

Yazarı bu seçki için öneren Yasemin Çongar gerekçesini şöyle açıklamıştı:

İsmi çok şey anlatıyor. İran, Hollanda, İskoçya kökenli. Annesiyle babası, devrimden hemen önce Tahran’da tanışmış; çocukluğu İran’da geçmiş, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Singapur, İspanya ve İtalya’da yaşamış. Fullbright bursuyla Katalunya’da edebiyatla peysajın ilişkisi üzerine çalışmış. Şimdi Nortre Dame Üniversitesi’nde yaratıcı yazarlık öğretiyor. Seyyarlığı, edebiyatını da belirlemiş. Kendini "göçmen’’ saymıyor, bir yerden ayrılmanın, bir şeyi kaybetmenin referansıyla yazmıyor; "hiçbir yerden değilim’’ diyor. 

Azareen Van der Vliet Oloomi’ye 2015’te Whiting Ödülü getiren ilk romanı Fra Keeler da yerin tekinsizliğini daha ilk cümlede ilan ediyor: " 'Bir kanyonun tam kenarında’ dedi emlakçı kaşlarını kaldırararak, ben evi hiç görmeden satın almayı teklif ettiğimde." Kanyonun tam kenarındaki tuhaf ev, evi hiç görmeden alıp yerleşen tuhaf anlatıcı, evin eski sahibi Fra Keeler’ın tuhaf olan veya olmayan ölümü, ve bu ölüme ilişkin şüphelerimizi besleyen anlatıcının birden "yalan söyledim’’ itirafıyla kendini ve anlatımını büsbütün şüpheli kılıvermesi... Bu noktadan itibaren olay örgüsünün önemi yok, her şey anlatıcının ve bizim algılarımızdan ibaret artık, paranoya metne hâkim.

Oloomi, çok sevdiği Ortaçağ hikâyelerinden, Dante’den, Cervantes’ten Calvino’ya, Robbe-Grillet’ye, Borges’e, Pynchon’a, Anna Kavan’a, DeLillo’ya uzanan çizgide, gerçekçiliğin sınırlarını yırta yırta yazıyor.

Çevrimiçi. Zoom linki ve Webinar ID ile katılıma açık.


Öğrenci
Mezun
Evet
Hayır