Francine Prose

“Dobra, huysuz ve ekseriya çok eğlenceli; işlerini ciddiye aldığını iddia eden bütün yazarlar için vazgeçilmez bir kitap bu.” Bir Yazar Gibi Okumak konusunda yayımladığı eleştiri yazısının başına bu cümleyi çıkarmıştı The Guardian.

Aslında “dobra, huysuz ve ekseriya çok eğlenceli” sıfatlarının sadece bu kitabı değil, bir bütün olarak Francine Prose’u anlattığı da söylenebilir. Tarifi genişletmek için bizim ekleyeceğimiz dördüncü sıfat “üretken” olurdu. Yirmi altı yaşında ilk romanını yayımladığı 1973 yılından beri dur-durak bilmeden üretiyor Prose. Kırk beş yılda otuzdan fazla roman, öykü ve deneme kitabı yayımladı. PEN America Merkezi’ni iki dönem yönetti. New York’taki Bard College’da edebiyat hocalığı yapıyor ve Bir Yazar Gibi Okumak’ı okuyunca göreceğiniz üzere edebiyatı hakiki bir tutkuyla seviyor.

Prose’un edebiyat sevgisini “muhafazakâr” olarak tanımlayanlar var, nitekim romanlarında da derslerinde de bir gözü hep geçmişe bakıyor, anlatımda ustalık arayışı sıklıkla on dokuzuncu yüzyılın büyük yazarlarına – Tolstoy’a, Stendhal’a, Çehov’a ve özellikle de George Eliot’a – çıkarıyor yolunu. “Kendinizi bir kurmaca insanı mı kurmaca-dışı insanı mı sayarsınız” sorusuna verdiği cevap: “Kendimi bir cümle insanı sayarım.” Aynı mahallede yaşamak isteyeceği yazarları sıralarken “Jane Bowles, Robert Walser, Gogol, Kafka veya Heinrich von Kleist” diyor: “Ya da İspanya’da Roberto Bolaño’nun gece bekçisi olarak çalıştığı kamp alanında yaşamak isterdim.”

 

“Dobra ve huysuz” demiştik. Mesela PEN America’nın Charlie Hebdo’ya “İfade Özgürlüğü Cesaret Ödülü” verdiği 2015 yılında Michael Ondaatje, Teju Cole, Peter Carey gibi isimlerle ödül törenini protesto edip karşı bildiri yayınlayanlardan biri de Prose’du. “Radikal Müslümanlar beyaz Avrupalıları ofislerinde öldürdüler” söyleminin, Amerikan yönetimlerine Ortadoğu’da büyük hatalar yaptıran kültürel önyargıları beslediğini savunmuş ve bu tutumu nedeniyle Salman Rushdie tarafından “fanatik İslam’ın yol arkadaşları” arasında olmakla itham edilmişti.

Prose’un başlattığı ya da karıştığı edebiyat tartışmalarının listesi uzun. 2018 başında The New Yorker’da çıkan bir denemeye verdiği tepki, “ilham ile intihal” arasındaki sınır üzerine yeniden düşündürdü yayın dünyasını. En önemli romanı sayılan, Amerikan Ulusal Kitap Ödülü finalisti Blue Angel (Mavi Melek) film uyarlamasıyla “MeToo” hareketinin öncülerinin öfkesini çekiyor şimdilerde. Prose da hem kitaplarında hem derslerinde yaptığı gibi edebiyatın görünen” kadar “görünmeyen”i de anlama ve anlatma sanatı olduğunu söylüyor soranlara.