On ayrı perspektiften zamanımızın otoportresi: Varmak

On yazar, beş çevirmen

Aralık 2023

Dünyamızın düzeni, yani bizim düzenimiz —bilfiil kurucusu ya da gönüllü paydaşı olmasak, birçoğumuz asla onaylamasak bile bir şekilde parçası, ne kadar karşısında dursak da değiştiremediğimiz sürece ister istemez bileşeni olduğumuz bu dünya düzeni— en büyük suçlarını gayet şeffaf ve hızlandırılmış bir formatta işliyor artık, canlı yayında, üzerinde konuşa konuşa, göz göre göre. Bu kitabı matbaaya verdiğimiz tarihten tam bir yıl önce, 2022’nin sonbaharında, kitabın müstakbel yazarlarına bir çağrı metni göndermiştik. İlk cümlesi o gün itibariyle günceldi, oysa aynı metni bugün yazsak Dağlık Karabağ’dan da söz edecektik kuşkusuz, cümle âlemin yok edilişini anbean seyrettiği Gazze’den de.

Elinizdeki antolojinin çıkış noktasını oluşturan çağrı metnini, İstanbul Edebiyat Evi (Kıraathane) olarak, Berlin Edebiyat Kollokyumu (LCB), Oslo Edebiyat Evi (Litteraturhuset), Diyarbakır Edebiyat Evi (Wêjegeh Amed) ve Çernivtsi Paul Celan Edebiyat Merkezi (Meridian Czernowitz) ile birlikte kaleme aldık. Oslo, Berlin, Diyarbakır ve İstanbul’daki edebiyat evlerinin ortak emeğiyle 2022’de yayımladığımız Ev Ve antolojisinin ardından, bu kez Çernivtsi’den Ukraynalı meslektaşlarımızın da bize katılmasıyla, evin dışına, evi terk ettikten sonrasına, yola, göçe, sürgüne, yoldaki duraklara ve sonunda varılan ya da bir türlü varılamayan yerlere bakmak istedik. “Sınırları Aşan Edebiyat” adıyla yürüttüğümüz ortak çalışmanın ikinci antolojisine davet ettiğimiz yazar ve şairlere şöyle seslendik:

1995’te Srebrenitza’dan 2012’de Daraya’ya, 2022’de Bucha’ya, Harkiv’e ve Mariupol’e kadar Avrupa’nın bağrındaki ve yamacındaki yerlerde soykırım savaşları gerçekleştikçe, o güçlü şiarın, “Bir Daha Asla” şiarının gözlerimizin önünde unufak olduğunu bir daha, bir daha görüyoruz. İnsanların güvenlik ve huzur arayışıyla evlerini terk etmek zorunda kaldıklarına bir daha, bir daha tanık oluyoruz. Yüksek duvarları —hem mecazi hem gerçek duvarları— aşıp, yoldaki muhtelif tehlikelerden
—Akdeniz’in azgın sularından ya da düşmanca davranan bir devletin katillerinin elinden— kurtulup hayatta kalmaya çalışıyorlar ve yeni bir diyarda yeni bir hayata, çoğunlukla da yeni bir dile varıyorlar. 

Yirmi birinci yüzyılda evinden kaçmak zorunda bırakılmanın anlamı nedir? İnsanlar memleketlerini terk ederken neleri bırakıyorlar geride ve nelere çıkıyor yolları? Bugünün Avrupası'nda sürgün olmak, göçmen olmak, mülteci olmak ne anlama geliyor? Kendilerini sürekli bir transit halinde, süreklileşen bir geçici düzende bulan insanlar ne yapıyorlar? Evini terk edemediğinde ve evine dönemediğinde ne yaparsın? Peki ya yeni bir hayatı, hep birlikte farklılıklarımızı koruyarak barış içinde, eşit ve özgür yaşayabileceğimiz bir hayatı kurmak için ne yapmak gerekiyor?

“Sınırları Aşan Edebiyat” programımızın bir önceki antolojisinin teması, hem varılmaya çalışılan hem de çıkılıp gidilen bir yer olarak “ev”di. Bu kez odağımızı “varmak” olarak belirledik: Bütün toplumsal ve fiziksel, bireysel ve duygusal sonuçlarıyla birlikte bir süreç olarak varmak. Edebiyatçılar, kökünden koparılmanın yarattığı içsel kargaşayı kelimelere dökmek kadar, geleceğe bakmakta ve sürekli değişen hayatları nelerin beklediğini hayal etmekte de ustadır. Sizleri, kendi seçeceğiniz bir türde, yukarıdaki sorularla bir biçimde hemhal olarak, “varmak” temasına karşılık gelen birer kısa metin yazmaya davet ediyoruz.

Dünyamızın düzenini farklı diyarlarda, farklı alfabelerde deneyimleyen, hayatı farklı kişisel hikâyelerin içinden okuyan, farklı kuşaklardan on edebiyatçı davetimizi kabul ederek, “varmak” veya “varamamak” üzerine, denemenin, öykünün, şiirin diliyle, bazen de türler arası kolaj yaparak düşündüler. Türkçe kaleme alınan iki metnin yanı sıra, asılları Arapça, Farsça, Kürtçe, Norveççe ve Ukraynaca olan metinler de, titiz çevirmenlerin emeğiyle kitapta yerini aldı. 

Bu on benzemez metnin, bir arada, zamanımıza ait bir oto-portre oluşturduğuna inanıyoruz. Savaşların, şiddetin, eşitlikten ve özgürlükten yoksun hayatların, ruha ve bedene dar gelen kimliklerin ötesine geçebilmenin, başka yerlere varabilmenin imkânlarına birlikte bakmak isteğiyle, dünyamızın yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinin sonundaki düzenine —bizim düzenimize— bir ayna tutmayı deniyor bu metinler. Yansıttıkları görüntü her yeni okurun bakışıyla değişecek kuşkusuz; bu kitap da her kitap gibi okundukça farklı konturlar, farklı odaklar kazanacak ve umuyoruz ki yeni hayalleri besleyecek, yeni arayışların vesilesi olacak.

 

Bu kitap Allianz Foundation’ın kaynaklarıyla desteklenmiştir.