Pierre Michon
Siyah-beyaz bir fotoğraf. Pierre Michon (Châtelus-le-Marcheix, 1945), yüzünde belki de durumun ironisini ele veren muzip bir tebessümle bakıyordu kameraya. Portre fotoğrafçısı Jean-Luc Bertini’nin karşısında düşüncelere dalmış görünüyor. Bir portre sanatçısı, hele ki çok sayıda yazarın hikâyesini anlattığı Kralın Bedenleri (Corps Du Roi) adlı kitabında perdeyi açan biyografiyi bir portre fotoğrafçısı üzerinden kurgulamış bir yazar olarak bu kez poz verme sırası onda. Bir gün de kendi biyografisini, objektifinden Gérard Depardieu’ler, Edgar Morin’ler geçen Bertini üzerinden ele alacak tereciye tere satma meraklısı biri çıkar mı acaba?
Önce küçük hayatlarla işe koyuldu Michon, hattâ “küçücük hayatlar”la. Tam on senede tamamladığı, oto-biyografik özellikler taşıyan ve 1984 yılında yayımlanan Vies Minuscules (Küçücük Hayatlar) Fransız edebiyatının 80’li yıllardaki kült eserleri arasına girdi. Ardından da kimileri tarihin gölgesinde kalmış, kimileri ise herkes tarafından tanınan daha büyük büyük hayatlara odaklandı.
Ancak kimin hikâyesini anlattıysa daima hayatlarının en küçük, en savunmasız anlarına ışık tuttu. Maîtres et Serviteurs (Efendiler ve Hizmetkârlar, 1990), Rimbaud le Fils (Oğul Rimbaud, 1991), La Grande Beune (Yağmur Durmadı, 1996, Alef Yayınevi tarafından 2011’de yayımlandı), Trois Auteurs (Üç Yazar, 1997) ve Mythologies d’Hiver (Kış Mitolojileri, 1997) gibi eserleri ile araştırmaya dayalı biyografi, kurmaca, deneme ve eleştiri arasında edebî sıfatların karşılayamadığı nev-i şahsına münhasır bir alan açtı kendine.
2002’de peş peşe yayımladığı Abbés’de (Başrahipler) 1000 yılında Fransa’nın kuzeybatısında yaşamış rahiplerin, Kralın Bedenleri’nde ise yazarların hayatları. Michon, her iki kitabıyla Fransa’nın en büyük edebiyat ödülü Goncourt’a tepki olarak dağıtılmaya başlanan Prix Décembre’a layık görüldü.
2009’da yayımlanan Les Onze (Onbirler) ile ise Fransa’nın prestijli edebiyat ödüllerinden Fransa Akademisi’nin Büyük Roman Ödülü’nün sahibi oldu. Her ne kadar söyleşilerinde bin sayfanın üzerinde bir kitap yazma arzusundan dem vurmuş olsa da metinleri daima kısa ancak yoğundur Michon’un. Obsesifliğe kadar varan titizliği sebebiyle bir çevirmenini azarladığı vakidir. Michon, Fransız çağdaş edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olarak kabul görüyor.